Image
Bugün açısından bakıldığında Xod dili kavramıyla anlatılmak istenen ayrı bir lisan değildir. Temel olarak telaffuz ve buna bağlı ses farklılıkları ile Türkçenin kullanımı içinde çok sayıda başka kavramın bulunduğu, kelime dağarcığı olan bir yöre ağzı veya genel deyimle lehçe akla gelmelidir.

Bu lehçe dar ve geniş yöreyle birçok benzerlik ve/ya farklılık içermesine karşın temelde Ahıska lehçesiyle örtüşmektedir. Geçmişteki veya bugün daha da küçülen Ahıska sınırlarının epey bir ötesine geçen Türkçenin bu lehçesi yöredeki başka etnik gruplar tarafından da konuşulmaktadır. Bunun geçmişe ilişkin nedeni Türkçenin grameri itibariyle kolay öğrenilebilirliği ve bu coğrafyadaki temel dillerden biri olmasıdır. Bugüne ilişkin yanı ise Türkiye Cumhuriyeti (1923) kurulduktan sonra Türkçe dışındaki dillerin yasaklanmaya başlaması ve öteki dillerin (ve hatta lehçelerin) dışlanması, hor görülmesiyle ilgilidir. Farklı lehçeler konuşulsa da temelde Türkçe olmaları, öğrenilme ve bu anlamda gelişmeleri bakımından yeterli sayıldı. Ancak lehçeler süreç içinde ortadan kalkmasa bile giderek çok dar mekanlara sıkıştı(rıldı).

Başka lehçeler İstanbul Türkçesi adına yok sayıldı, aşağılandı ve hem baskı yoluyla hem de dışlanmaları nedeniyle unutturulmaya çalışıldı, büyük ölçüde de başarılı olundu. Çünkü giderek yöresellik ve kültürel çeşitlilik, bir zenginlik değil, tam tersine tehlike olarak görüldü ve zamanla bu özellikler yok oldu/edildi, törpülendi veya içe kapanarak iyice unutulmaya yüz tuttu. Xod’un dili de genel olarak ve giderek zayıflayıp kendi içine daraldı. Kuşkusuz bilimsel bir araştırma yapılarak kayıt altına alınmayan her gelenek, kültürel özellik gibi dil de belirsizleşmeye başladı. Böylelikle artık folklorik özelliği bile önemsenmeyecek konuma gerile(til)di. Burada konunun Xod olması bu durumun sadece Xod’a ilişkin gündeme geldiği yanılsamasına yol açmamalı. Daracık bir vadiye sıkışmış iki küçük köyün başına gelenler her bakımdan Türkiye’nin bir başka köyüne veya bölgesine emsal sayılabilir.

Başlı başına yöreye ilişkin bir kavramı yazılı hale getirmek, bir türküyü veya maniyi kağıda geçirebilmek için o sesleri ifade edebilecek işaretlere ihtiyaç vardır. Ancak Türkçe alfabeyi belirleyen seslerin/işaretlerin dışında bir işaret kullanmanın yasak olduğu ve cezayla sonuçlanabileceği bir ortamdan bahsedildiği akıldan çıkmamalıdır.

Xod’un dilini tam olarak telaffuz etmek için bugün Türkçede kullanılan 29 harf temelli ses sistemi (alfabe) yeterli değildir. Zaten bundan dolayı yöre ve dil araştırmacıları kendilerine göre ve çoğu zaman da dilsel bir açıklaması olmayan işaretler kullanmaktadırlar. Bu durum ise birçok karışıklığa neden olmaktadır. Örneğin herhangi bir sesi ifade etmek için (çoğu zaman el ile yapılan) işaretler birçok başkası tarafından aynı standartlarda kullanılamamaktadır.
Bugünün teknolojik şartları, kullanılan herhangi bir şeyin başka mekanlarda ve başka insanlar tarafından hatasız izlenebilmesini ve/ya kullanılabilmesini mümkün kılmaktadır. Buna göre bilgisayar ortamında var olan onlarca ayrı ses ve şekil üzerinden saptanan işaretler rahatlıkla öteki kullanıcılar tarafından da aynı biçim/işaretlerle görülebilecektir. Zaten gelişmenin hızı ve yenileşme, hayatın her alanında standartlaşmayı zorunlu hale getirmektedir.

Xod lehçesi genel itibariyle Artvin merkez ve köyleri ile Ardanuç, Şavşat ve Yusufeli bölgelerinde kullanılan lehçelerle yakındır. Belki Artvin’in bir köyünde veya bölgesinde kullanılan bazı kelimeler, kavramlar yine Artvin’in başka bir bölgesinde bilinmeyebilir. Ancak genel anlamda bir anlaşamama söz konusu değildir. Kestirme söylenirse, bir Artvinli başka bir Artvinliyi şivesinden tanır. Bu da yöredeki seslerin ortaklığına işaret eder. Bu gerçeklikten hareketle geliştirilen ‘Livane Alfabesi’ 37 sesten oluşmaktadır. Bu sesler Artvin dışında Göle, Posof, Ardahan’ın önemli bir bölümü, Güney Kafkasya, Batum bölgesinde Türkçe konuşan toplulukların yanında Çerkesçe, Gürcüce, Hemşince ve Lazcadaki bazı sesleri de içermektedir.

Bir dilin gelişmesi hayatın her boyutunda kullanılması ile doğru orantılıdır. Sanat, edebiyat, kültür, bilim çeşitliliğinde kullanılmayan bir dil giderek kendini sınırlar ve ortadan kalkar. Lehçelerin genel açmazı da buradadır. Bir lehçenin bütün bu alanlarda geçerliliğini koruyabilmesi için büyük bir topluluk tarafından kullanılması kadar içinde bulunduğu toplumsal şartlar da buna elverişli olmalıdır. Yani yukarıda değindiğim gibi, bu çeşitlilik bir zenginlik değil de potansiyel tehlike olarak algılandığında iş zorlaşır.

Oysa lehçeler çoğu zaman bilim ve genel anlamda hakim dilin imkanları boyutunda değerlendirilip kullanılamaz. Yukarıda değinilenlerin yanında birçok anlamda yetersiz olması bunun temel nedenlerinden biridir. Ancak yerellik bazen çok önemli ayrıntıları içerebilir ve kavramlar oluşturmuş olabilir. Örneğin Türkçede belli bir açıklama veya ancak bileşik kelime boyutunda ifade edilebilen birçok kavram yerellikte doğrudan ve bir kelime ile ifade ediliyor olabilir. Bunu birkaç kelime/kavram üzerinden açıklamaya çalışayım.

Ķex: Eşek semeri (At veya katır değil, sadece eşek için yapılan semer).

Piçoçxi: İnce ağaç dallarından yapılan ve ağırlıkla toprak dış mekanda kullanılan kaba süpürge
Image
Image
Image
Image
Peşxun: Ahşaptan imal edilen ve ayakları sabit alçak yer sofrası.

Ćićina: Cırcır böceği.

Örneklerde görüldüğü gibi kendi içinde bir kavramı eksiksiz olarak tanımlayabilen bu kelimeler Türkçede tek bir kelimeyle ifade edilemiyorlar. Buradan anlaşılacağı üzere Xod dilindeki ayrım (Livane bölgesindeki öteki yerler gibi), sadece telaffuzundaki farklılık değildir. Bu kavramlar veya kelimeler bütün diller gibi başka etkileşimlerin ürünüdür. Türkçenin yanında Ermeniceden Gürcüceye veya Rusçaya kadar birçok dilden ve kültürden oluşmuş bir sentezdir. Belki de lehçelerin vazgeçilmezliklerinin nedeni bu zenginliğin yaşayan nüveleri olmasındandır.

Livane alfabesindeki işaretler başka dillerde var olan benzer veya aynı sesler temel alınarak seçildi. Öte yandan bazı işaretlerin seçimi de Türkçe alfabeyle ifade edilen ve birbirinden değişik olan seslerin/harflerin yapacağı çağrışımlar ile birlikte düşünüldü. Örneğin ‘þanţa’ (ahlat, küçük yabani armut) kelimesi birçok kişi tarafından ‘panta’ olarak yazıya geçirildiği gibi birçoğu tarafından da ‘banta’ olarak yazılmaktadır. Küçük ‘b’ harfinin yukarı uzanan kuyruğuyla ‘p’ harfinin aşağıya uzanan kuyruğu bir harfte birleşince ‘þ’ işareti çıkmaktadır. Bunun seçilmesinin nedeni ilgili sesin ‘b’ ve ‘p’ seslerinin bir karışımı olması kadar bu harfin görüntüsüyle en azından yöre lehçesini bilen biri tarafından doğru telaffuz edilmesine yardımcı olacağındandır. Öte yandan ‘ţura’ (çakal) kelimesindeki ‘ţ’ harfiyle ifade edilen ses/harf Rumencede bulunmaktadır.

İşte bu yöntemle hazırlanan ‘Livane Alfabesi’ başlangıç itibariyle bir yol gösterici olabilir. Kullanılma yaygınlığı ve gerekliliği anlamında burada yer alanların dışında bir ses söz konusu olursa yeni işaretlerin eklenmesinden kaçınmamalı. Kendi içinde uyumlu ve kullanılır bir standarda dönüştüğünde de amacına ulaşmış sayılır.

Livane Alfabesi[1]

A, a    
B, b    
C, c    
Ç, ç    
Ć, ć    Ćadi: Mısır ekmeği. Ćağ: Şiş.
D, d    
E, e    
F, f    
G, g    
Ğ, ğ    Ğurğumela: Girdap
H, h    
I, ı    
İ, i    
J, j    
K, k    
Ķ, ķ    Ķex: Semer. Ķaķal: Ceviz, Ķasķara: Sacayak.
L, l    
M, m    
N, n    
O, o    
Ö, ö    
P, p    
Þ, þ    Þanţa: Ahlat, yabani armut
R, r    
Q, q    Qavut: Kavrulmuş un.
S, s    
Ś, ś    Baśa: Ardanuç’un (şimdiki adı Yolüstü) olan köyü.
Ş, ş    
T, t    
Ţ, ţ    Ţura: Çakal. Ţiğa: Çocuk.
U, u    
Ü, ü    
X, x    Xinķal: Kafkas mantısı.
V, v    
Y, y    
Z, z    
Ź, ź    Źinźķal: Kıvılcım.
Döpnotlar
[1] Her ses/harf yerine yalnızca Türkçe alfabede olmayanlar örneklendirildi. Ayrıca alfabeye yeni eklenen harflerin/seslerin anlaşılabilmesi için bilinen bazı sözcüklerle açıklanması yoluna gidildi.